29 Haziran 2015 Pazartesi

Ey Diş Geldiysen

Çok ciddi diş sorunsalı yaşıyoruz.. Yan kesiciler(üst) gelmeye çalışıyor ama bi türlü gelemiyorlar. Oğluşumun canı çok acıyor :( Huysuz, ağlak, keyifsiz.. Parmaklar sürekli ağızda, salyalar şakır şakır.. Çığlık çığlığa uyanmalar, yatmak istememeler başladı yine. 3-4 gece gider artık böyle. Bu sabah 05.10 itibariyle omzumda uyudu kuzucum, dişler reflüyü fena tetikledi tabi.. Anneme de kıyamıyorum, bütün gün bakıyor zaten o yüzden uyusun istiyorum. Zaten becerebilirsem yazlığa bırakacağım Doruk'u, bol bol haşır neşir olacaklar :)

Diş stresi bi yana çok güzel hafta sonu geçirdik. Cumartesi günü 4 gözle beklediğimiz alerji için kontrolümüz vardı. Hocamız güzel şeyler söyledi, menümüze yeni gıdalar eklendi.. İnşallah tökezlemeden, düşmeden ilerleriz. Alerji konusunda uzman bir hocaya sahip olduğumuz için çok şanslıyız, Allah başımızdan eksik etmesin.. Bir insan doktora gideceği günü hevesle bekler mi, biz bekliyoruz valla :) Asistanı 1 gün önceden teyit etmek için aradığında "hiç gelmez olur muyuz, aşk olsun" diyorum, gülüyoruz :) Yazlığa gidecek olmasına hocamız da onay verince içim daha bi rahat etti açıkçası. Ben nasıl ayrılacağım dediğimde de "kimin için çalışıyorsun?" sorusuyla beni hayatın gerçekleriyle yüzleştirdi tabi.. Ağustos ayından tekrar görüşeceğiz inşallah, bu defa hayırlı haberlerle..

Pazar günümüz sevdiklerimizle daha da güzeldi.. Uzun zamandır bir araya gelemiyorduk iyi oldu.. Doruk'un da keyfi yerindeydi gülüşler alkışlar oh oh.. Çok sevdiğimiz Yasemin hocamızla da karşılaştık, çok çok iyi geldi bize :) Aynısından bir tane de kız olsa hiç de fena olmaz dedi hocam :) Bence de bir kız çocuğu da çok güzel olur..

Doruk tam bir sokak çocuğu, hiç eve girmeyecek. Sürekli dışarıda duracağız. Ben de sevmem gerçi evde durmayı, bana çekmiş bu konuda kuzucuk :) Bir de sokaktayken uyumayı alışkanlık haline getirebilsek çok güzel olacak..

Diş demiştik di mi en başta.. Acaba diş buğdayı yapsam geçer mi :) Şaka bi yana nasıl hafifleteceğim ben bu acıyı? Kemirsin diye eline bir şey de veremiyorum ki.. Bir tane sulu diş kaşıyıcısı var iyice kriz anında dolaptan onu getiriyorum 2 dakika kemiriyor yine başlıyor bağrınmaya.. İçim acıyor kuzuma ama yapacak bir şey de yok, doğanın kanunları bu şekilde. Böyle böyle hafifleyecek inşallah..

*Minik kuzum, yumurta denemesi 5. gündeyiz, çok şükür iyi gidiyoruz.. Sorunsuz atlatıp miktarı tamamlarsak gelsin yeni mamalaaaaaar :)


26 Haziran 2015 Cuma

Doruk vs Yumurta

Kuzucuğuma yumurta denemesine başladık.. Artık bir şeyleri deneyip geçmek ve mutlu olmak istiyorum. Eminim şu an yediği şeyler ona yetiyor ama biraz daha sağlıklı şeyler de yesin, bünyesi yeni besinler tanısın istiyorum bir yandan..
Savaş boyalarımızdan yumurtayı yanağına sürerek başladık işe. Dua ede ede sürdüm yanağına, 30 dakika beklememiz gerekiyor, ciltte tepki olmazsa yarım çay kaşığından daha da az deneyebiliriz(bu herkeste aynı olacak diye bir kural yok, biz bu şekilde yaptık çünkü doktorumuzun ön görüsü bu şekildeydi siz doktorunuza danışmadan sakın ama sakın yapmayın lütfen!). Bizim zıpır havada ona yaklaşan parmağı görünce yalamaya, ısırmaya çalıştı tabi ilk başta, bayağı zorlandım yanağa sürmek için. Bir yandan da dişler geliyor, onun acısı huysuzluğu apayrı aman aman yani. Annem evde huni takıp dolanacak yakında haberi yok :)
O yarım saat geçmek bilmedi, bir yandan elini yanağına götürmesin diye uğraşıyorum bir yandan kızarma kabarma olmasın diye dua ediyorum.. Gözlüğümü de kaptı zaten gözümden, göremiyorum etrafı tam komediydi halimiz :)



Bi asır gibi gelen yarım saat geçti sonunda geldik yumurta yedirme kısmına. İlk başta bi hevesle açtı ağzını ama hayal kırıklığına uğradı, "bu ne beeee" demiştir bence içinden :) Hafif bi silkelenme sonrası tekrar istedi, yarım kalan yudumunu verdim böylelikle bitirmiş olduk denememiz gereken miktarı. 


Gelsin bakalım zorlu 2 saat.. Tepkileri gözlemlemek için en az 2 saat uyumaması lazım.. Kalkmış sabahın 06.50'sinde, Doruk uyumasın da kimler uyusun :) Koltuk tepelerine çıktık, camdan baktık gelene geçene laf attık, perdelerle ceee öööö oynadık.. Annesi işe gidecek ama Doruk annesinin pilini bitirdi sağ olsun :) 
Çok şükür kabartı, kusma, solunum etkilenmesi gibi etkiler olmadı bu süre zarfında.. Henüz tepkiler için erken, en az 72 saat beklemek gerekiyor ama umut ediyorum ki geçeriz bu zorlu denemeyi.. Sonrasında gelsin kekler kurabiyeler.. Şaka bir yana diş kaşımalık, atıştırmalık bir şeyler yapmak istiyorum kuzuma.. Yumurtayı geçelim inşallah..
Daha yolun çok başındayız miniğim, düzlükler de var engebeler de.. Takılıp düşmemek dileğiyle..


25 Haziran 2015 Perşembe

İnci Tanesi İpek Tenlisi

Geçen sene bugün tam da bu saatlerdi sanırım arayıp yarın beni doğuma alıyorlar dediğinde. Daha bir kaç gün önce birlikteydik, bu ihtimali biliyorduk ama konuşmak bile istemiyorduk bunun hakkında. Aklımıza geldikçe başka başka şeylerden konuşup gülüyorduk, bir şekilde birbirimizi rahatlatmamız gerekiyordu.
Bi senin cadılar tekmeliyordu, bi benim sıpam.
İkimizin hamileliği arasında yalnızca 1 gün vardı. Çok sevmişiz birbirimizi, evlatlarımız bile aynı zamanda doğacaktı.. Senin kızlar biraz acele ettiler ama neyse, vardır elbet bir bildikleri :)
Aklım sendeydi ama daha da telaşlanma diye düşemiyordum üstüne. Her şey çok güzel olacak desem de ben de en az senin kadar korkmuştum. Gerçi senin gibi canavar anneleri, onları sabırsızlıkla bekleyen babaları varken iki minik savaşçı vazgeçmezdi hiç bir şeyden..
O gün kaç kere aradım seni bilmiyorum ama sabahı zor ettim. Hemen yanına koştum zaten. Bir yandan da kendimi rahatlatmam gerekiyordu, malum bende 32 haftalıktım :) İki şişko göbek fotoğraflarımıza hala bakıp gülerim :)
Süslü kokoşum hastane odasını hazırlamıştın zaten hemen, için rahat etmez her şeyler tam olmazsa bilirim huyunu :) Bir kaç hafta önceden senle oturup kızların süslerini hazırlamaya başlamıştık, içine doğmuş herhalde, yoksa elimiz ayağımıza dolaşacakmış.
Odada durduğum 1 saat çok uzun bir süre gibi geldi bana, gelenin gidenin çok oldu zaten. Burak abi heyecandan değil odaya hastaneye sığamıyordu.. Geldiler seni almaya, her şey çok güzel olacak diyerek, dua ederek gönderdik seni.. Sonra ben işe dönmek zorunda kaldım maalesef ama sürekli aradım Tülay'ı, Burak abiyi. Geçmek bilmiyordu zaman. En sonunda iyi olduğunuzu öğrendim. Kızlar da sen de çok iyiydiniz şükürler olsun. Kısa bir ayrılık süreci yaşayacaktınız ama sonunda hepiniz bir arada olacaktınız..
Kuzularım üzmedi annesini babasını, döndüler yuvalarına..

Kızlara kavuşmaya gitmeden hemen önce :)

Yine ayrılmamış ellerimiz, hiç de ayrılmasınlar inşallah..

Geçen sene tam bugün 2 melek geldi dünyamıza. İnci ve İpek kardeşler oğlumun can kardeşleri oldu. Prensimin yanına birbirinden tatlı iki prenses geldi.. Biz sizleri çok ama çok seviyoruz.. İyi ki varsınız.. 
Geçirdiğiniz her gününüz bir öncekinden daha güzel olsun inşallah.. Hayatınızdan keşkeler uzak mutluluk bir o kadar yakın olsun..


Benden çocuklarımıza not: Doruk, İnci ve İpek kardeşler; biz anneler birbirimizi nasıl sevdiysek, kolladıysak siz de öyle sevin, öyle kollayın birbirinizi. Çok iyi dost olun. Beraber gezin, sinemaya gidin, hayatınızı güzel yaşayın ama hep kollayın birbirinizi. Dostluğunuzdan vazgeçmeyin..





23 Haziran 2015 Salı

Bazen Vazgeçmemek Büyük Şanstır

Hayatta bazı şeylerin şans ve vazgeçmeme üzerine olduğuna kurulu olduğuna inanıyorum.
Belki o gün vazgeçip gitseydim hiç tanımamış olacaktım canım doktorumu.
İlk randevumda tam 2,5 saat beklemiştim, koskoca hastanede yalnızca Yasemin hocanın kapısının önünde yığılma vardı ve sıra hiç azalmıyor aksine artıyordu. Buket gitmeden önce biraz bekleyebilirsin belki demişti ama bu kadar bekleyeceğimi o da tahmin etmiyordu. Normalde beklemeyi hiç sevmem, hele bir de Cumartesi günü bir sürü işim var, neyse dedim bekleyeyim. Bekle bekle.. En sonunda sıra geldi.. Gerçekten tatlı biriydi(bence doktorla anlaşma elektrik meselesi, herkes sevmek zorunda değil), rutin kontroller için gitmiştim, 6 ay sonra görüşürüz diyip çıkmıştım. 6 ay sonra gittiğimde unutmamıştı beni :)
Daha sonra hamile olduğumu öğrendim, canım doktorum 5 haftalık hamilesin diye müjdelemişti. Git yeni yılını güzelce geçir 3 hafta sonra gel dedi.. Daha sık görüşmelerimiz başladı ondan sonra da. Her ay düzenli, ben oğlum ve doktorum arasında :)
Hayatım boyunca zayıf bir insan olmadım zira hamile kaldığımda da zayıf değildim yani :) Yalnızca 10 kilo alabilirsin demişti bana hocam ama ben tam 26 kilo aldım, her kontrolde de azar işittim o ayrı mesele :)
Çok rahat bir hamilelik süreci geçirdim ki bence bunda sizin emeğiniz çok hocam. Eğer siz bu kadar rahat davranmasaydınız, beni strese sokacak şekilde davransaydınız ben yorgan döşek yatardım herhalde.. Hep bir telefon uzağımdaydınız. Gece gündüz, hafta sonu demeden anlamlı anlamsız bütün sorularıma cevap verdiniz.
Sayenizde 33. haftamda çıkıp stressiz harika bir tatil yaptım, olumsuzluğu bir kere bile düşünmedim.. Canım oğlum ben İstanbul'a dönene kadar hiç terslik de çıkarmadı zaten, uslu uslu döndü durdu annesini tekmeledi.
Doğumdan 2 gün önce bile düğün dernek geziyordum :)
Eşim benden de rahattı, sanki karnım burnumda değil gezip duruyorduk biz :)
Bence o ilk gün benim için bir şanstı ve ben ilk defa uzun süre beklemeyi tercih ederek şansımı kaçırmadım.
Sizin gibi birini tanıyabildiğim için mutluyum.
Hala bile ne zaman gelsek sizi görmeye oğluma sımsıkı sarılışınız, güzel sözleriniz bana kendimi özel hissettiriyor..


Oğlumun ilk merhabası, Yasemin kokulu melek doktorumuz doğum günün kutlu olsun.. İyi ki varsın.. Seni çok seviyoruz..
Doruk & Aslı


21 Haziran 2015 Pazar

Alerjiden Korkma Dost Ol

Yaklaşık 9 aydır süt ve ürünleri teşhisiyle yaşıyoruz ve son 3 aydır da deneme yanılma yöntemiyle çoklu gıdadaki dokunan dokunmayanları keşfetmeye çalışıyoruz.
Evet alerji iyi bir şey değil, hatta hiç de güzel bir şey değil ama bazen Allah'ım çok şükür yalnızca alerji ve bir gün geçecek biliyorum diye şükredebileceğim bir şey.

Bugün bir bebek mağazasında minnacık bir bebek vardı(bizimki büyüdü ya artık diğerleri küçük benim için) kuzucuk nasıl ağlıyor nasıl ağlıyor aynı bizim ilk 3 aydaki ağlama. Doruk kurulmuş saat gibiydi, her akşam 19:00-23:00 arası hiç durmadan ağlardı. Ağlamadı akşam a aa ne oldu ki ağlamadı diye düşünürdüm. Girdiğim süt diyeti sonrası biraz rahatlamıştı ama tam olarak kesilmemişti ağlamaları. 3 ay mucizevi bir şeymiş, 18. günde bir anda başlayan ağlamalar 3. ayda bitiverdi.. Neyse bu bebiş çok ağlıyordu, içgüdüsel olarak annesine gazlıyız galiba biraz dedim. Hem de nasıl dedi, daha yeni doyurdum çok gazı var hep böyle(bi yandan da gaz çıkartmaya çalışıyordu). Benim oğluşum da cin gibi bakınıyor ona, bak dedim kardeşin de gazı varmış senin gibi diye anlatıyordum ki oh dedi annesi çıkarttı gazını. Bebişi doğrultmaya kalmadı ne var ne yok çıkarttı midesindeki.
Doruk kusardı ama toplasan 1 tatlı kaşığı, bu bebek ne var ne yok çıkarttı. Hep kusar mı böyle dedim, evet dedi annesi. Hah dedim sormam lazım, biz çektik siz çekmeyin bari.
-Ailenizde alerji geçmişi var mı?
Evet
-Peki önlemini aldınız mı? Yediklerinize dikkat ediyor musunuz? Doktor takibinde misiniz?
Mamalar iyi gelmedi dedi annesi, sonra da geçiştirmek istedi gibi.
Kendi doktorumun adını vermek istedim, dinlemedi pek.
Bakın yanımda oğlumun maması var dedim, hiç üşenmedim eşimle oğlumu buldum çantadan mamayı aldım onlara getirdim, 2 gün önce açtım yarım ama size verebilirim. Doktorunuza sorun, raporla çıkıyor bekleyene kadar bunu kullanın dedim ama istemediler. Kutunun fotoğrafını çekip arkalarına bakmadan koşar adım uzaklaştılar..

Arkadaş alerji bulaşıcı bir şey değil. Korkulacak bir şey hiç değil. Ha önlemini almazsanız, bile bile lades derseniz çok derin yaralar açabilirsiniz. İlk önce kabullenme süreci yaşıyorsun sonra alışıyorsun bu duruma. Birileri size uyarıda bulunuyorsa bilin ki ağzı yanmıştır ve siz de aynısını yaşamayın istiyordur. Hiç birimiz çocuğumuzda alerji olsun istemeyiz tabi ki.
O yüzden bu zamana kadar belki alerjisi olabilir dikkat et dediysem çok üzüldüğümden demişimdir. İstediğiniz kadar kızın bana. Sizin çocuğunuz da alerjili olusun diye değil yani..

Biz bu zamana alerji ile dost olmayı öğrendik, kaçtıkça peşimizden geliyor belki seversek daha çabuk gider bizden.


*Canım oğlum, taze fasulye denememizde 4. gün, çok şükür iyi gidiyoruz, sanırım bunu geçtik :)

19 Haziran 2015 Cuma

Nasıl Bulmak İstiyorsan

Şimdi benim minnak bi çocuğum var ya, türlü türlü eğitimi vermeye çalışıyoruz haftasına, ayına göre.. Yok alkış yapsın, el sallasın, adım atsın, anne desin, baba desin, çiş kaka desin.. 
İşte en önemlilerinden çiş desin kaka desin hemen koşalım wc ye oh ne güzel oğlum çişini kakasını yapsın temizleyelim sifonu çekelim gitsin, ellerimizi yıkayalım çıkalım. Bunun eğitimini de verelim tabi onlara di mi.. Önemli bir şey bu.. (bize daha çok var, örnek olsun diye Doruk üzerinden ilerledim tabi)

Ağaç yaşken eğilir diye boşuna dememişler, nasıl eğitirsek öyle gider. 
Koca koca insanlarız halen bilmeyenler var. Bi bakmak lazım, nasıl bulduysan öyle bırakmak lazım. 
Eğitim şart! 
Olmuyorsa çocukluğuna inelim, bi düzenleme yapalım. Olmuyor böyle. 
Toplum içinde yaşamayı öğrenmek lazım..
Evinde nasılsan gittiğin avmde, iş yerinde, ortak alanlarda da dikkat lazım! 

Yani sözün özü şudur ki arkadaşım, nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak.. Kapiş :) 
Sevgiler :)

17 Haziran 2015 Çarşamba

Çek Arabanı

Araban olduğunda büyün yollar, ara sokaklar, kaldırımlar hepsi senin oluyor değil mi?
Zaten yayalara yol vermiyorsunuz, bari yolumuzu kapatmayın.. Bizim ülkemizde yaya geçidi ve ne için kullanılır bilinci yok zaten. Her gün Capitol'ün orada bulunan yaya geçidinde kendimi yola atıp burası yaya geçidi bekleyeceksin demekten dilimde tüy bitti, bir gün bi tanesi çarpacak bana ama hayırlısı.. Aceleniz ne anlamıyorum ki?

Kaldırımlara yapılan rampaları, engelliler için yapılan özel yolları kapatmayı görev edinmiş insanlarımız var bizim ve her defasında benim gibi car car carlayanlar var eminim. Bazen arabanın karşısına geçip "pardon lütfen arabayı çeker misiniz, bebek arabasıyla geçemiyorum" diyorum, anlıyorsa ne mutlu anlamıyorsa içimdeki canavar ortaya çıkıveriyor. Üzgünüm ama hakkımı arıyorum, istediğiniz kadar sinir olun bana. Bebek arabasını kullanmak zaten başlı başına bir iş bir de sizlerle uğraşıyoruz..

Geçen akşam üstü oğlumla yürüyüşe çıkmıştık, parkın içinde gezerken sorun yok ama kaldırıma çıktığın anda problemler başlıyor. Şu aşağıda fotoğrafını görmüş olduğunuz araba kaldırımı kendine park yeri seçmiş ve tüm giriş çıkışları kapatıyordu. Etrafında ne sahibi var ne de başka bir şey. Genelde bu durumlarda sileceğini kaldırırım ama uğraşmak istemedim, fotoğraf çekip yazmaya karar verdim :) Neyse insaflıyım yine, plakasını sildim :)


Onun bencilliği yüzünden yola inip tekrar kaldırıma çıkmak zorunda kaldık. Neyse ki o an trafik çok yoğun değildi..
Sizin nasıl yolunuz varsa bizlerin de yolu var ve bizim yolumuzdan çekin arabalarınızı!
Bi dahakine çizerim haberin olsun :)


16 Haziran 2015 Salı

Hayatımızdan Kaçışan Meyveler

Elmanın arkasından muzu da inşallah yakın bir zamanda görüşürüz deyip yolcuk ettik dün..
Geçen hafta muzu ilk denediğimizde bir kaç saat sonra ağzının yanında kırmızı noktacıkları olmuştu, emzikten mi muzdan mı kaynaklı bilmemiştim hocamıza sormuştum. 3-4 gün ara verip tekrar deneyin demişti kendisi, işi sağlama alayım dedim 1 hafta bekledim ama sonuç hüsran maalesef :( Kötü, mukuslu bir kaka, oluşan döküntüler, aşırı terleme.. Uyuttuktan sonra ağlıyor zannettim odasına gittim, solunumu da etkilenmişti, sanki düdük çalıyor. Çok yormuş bünyeyi belli, ter içinde kalmıştı miniğim.. Annemle uyandırmamaya dikkat ederek üstünü değiştirmemiz alkışı hak ediyordu bence, uyandırmadık da :)
Hamileyken süt, süt ürünlerini sıkıntısız bir şekilde tükettim, her gün muz yemeğe dikkat ettim, diğer sebzeler meyveler hep menümde vardı.. Bu çocuk muz canavarı olacak, peyniri yoğurdu çok sevecek herhalde diyordum ama ağzımıza 1 parça bile koyamıyoruz..
Bazen ağlaya ağlaya kaçasım geliyor.. Alerjisiz çocukların yeme düzenine bakıyorum da, bizim o menüleri tüketmemiz yıllar alır sanırım..
Biz herhalde meyve yiyemeyeceğiz.. Gerçekten içime oturuyor, her umudum hüsranla sonuçlanıyor.
Baksan muz, baksan elma yani.. En masum şeyler ama olmayınca olmuyor işte.

Neyse ki bazen güzel şeyler de oluyor.. Yiyemediğimiz beyaz ekmek yerine alternatifimiz var..
Artık dışarı çıktığımıza çantamızda Bozcaada'da gelen ekşi mayalı ada ekmeğimiz ve Nuh'un Ankara'nın haşlanmış makarnası oluyor. Biz yemek yerken oğlumun da önüne koyuyorum, o da onları kemiriyor mutlu oluyor. (Doruk mutlu, anne baba mutlu)


Boncuğum benim, nasıl da mutlu oluyor bizimle yemek yerken, kıyamam ona.. (saçlarımız baya uzun olduğu için ensesi çok terliyor, peçete sokuşturuvermiştim pelerin gibi olmuş :))

Bugün babasının doğum günü, akşama kendi aramızda kutlarız Doruk da en sevdiği mumları yakalama işini yapmaya çalışır :) Nasıl değişik geliyor ona, nasıl heyecanlanıyor kuzucum..
Bazen uçuşan minnacık toz parçalarını da yakalamaya çalışıyor, nereden görüyosun da onlarla uğraşıyosun be evladım anlamıyorum valla :)

Her ikiniz de iyi ki varsınız, hayatımda olduğunuz için şanslıyım..



15 Haziran 2015 Pazartesi

Mutlu Pazarlar

Yoğun geçen bir Pazar gününün ardından anneme kavuşmanın mutluluğunu yaşıyorum :)
Kocaman, çoluklu çocuklu kadın olsam da annemin, babamın gelişi hep mutlu eder beni. Hiç gitmesinler isterim..
Sabah oğlum bana torpil geçti ve uyumama izin verdi, bütün haftanın yorgunluğu attım resmen üstümden 1 saat fazla uyuyarak. O da uykusunu almıştı, keyfi yerindeydi bütün gün.
İş yerinden arkadaşım Özge'nin kızı Deniz Ada'nın doğum gününe gittik. Pek çirkin oldu oğlum, nazar değmesin. Sıcak kanlı da kendisi, herkeslere mavi boncuk dağıttı. Gelip gelip sevdiler oğlumu, kuzum benim..
Deniz kuzusunun kostümüne bayıldım, süslü kokoş(hiç annesi gibi değil :)) Annesiyle boyadılar da suratlarını, tam oldular :) Eğlencemizin fotoğrafları aşağıda :)
Mutlu yaşların olsun Deniz kızı, yüzün hep gülsün..


Süper Barbie Deniz Ada

Çılgın annesiye :) 

Benim minik kuzucuğum da mükemmel karışımlı çorbasını içti orda, zaten hiç bir şeyin tadını bilmediğinden problem yok onun için. Yalnızca dondurma yendiğinde çok baktı ve hareketleriyle oraya gitmek istediğini belirtti, hemen oyalayacak şeyler bulmaya çalıştık tabi. Bi ara pipetle oynayıp onu yemeğe çalıştı :)           


Etraftaki kızları göz hapsine aldı şimdiden, güzelden anlıyor çapkın :)

Oradan çıkışta Buyaka Avm'ye gittik, hem bir şeyler yiyelim hem de anneannemizi bekleyelim diye. Bizimki yine sevgi pıtırcığı, herkese gülücükler dağıtıp durdu. Bir çocuğu sevip ona bir adım atarsan o sana koşarak gelir, doğru bir şey bu.. Kim severse ona gidiyor Doruk, hiç boş çevirmez sevgi taleplerini. Hep dua etmişimdir yabancı bilmesin, kaçmasın insanlardan diye, kabul oldu sanırım duam..
Saatlerce dışarıda durduğu için çok huysuzlandı akşam üstü miniğim. Evdeki rahatını istedi, emekleyecek çitlere tutunup tutunup yürüyecek. Kucakta, bebek arabasında, oto koltuğunda fenalık geldi ciyaklamaya başladı en sonunda. Neyse ki anneannemize kavuştuk da ona numaralarını göstermeye başladı :)
Zavallı annem gelir gelmez ütülere boğuldu tabi, yapma etme ben halledeceğim desem de dinlemedi, sen dinlen biraz dedi.. Ana yüreği işte, o bana kıyamıyor ben de ona..
İyi ki varsın annem..


Bizim gibi alerjik 2 çocuk daha vardı doğum gününde, yalnız değildik. Büyük olan çilekle savaş yaşamış, ilk yediğinde mosmor olmuş acile zor atmışlar kendilerini. Annesi seni kimse anlamayacak, abartıyorsun dicekler ama ben seni anlıyorum dedi. Gerçekten bir alerjilinin halinden diğer alerjili anlıyor..
Bizden 1 ay olan küçük olan bebişte de yumurta alerjisi varmış :(
Büyük çocuklarda alerji hikayesi duyunca geçeceğine dair umutlarım azalıyor ama inanıyorum ki geç de olsa bitecek bu savaş ve biz kazanacağız..





13 Haziran 2015 Cumartesi

Eskiyi hatırlamak

Çalışan anne babanın çocuğu olmak demek bütün tatillerde anneanne ya da babaanne yanına gitmek demekti bizim için. Biz çalışıyoruz, en azından çocuklar tatilin tadını çıkartsın diye düşünüyordu herhalde annemle babam(şimdi bizde de durum aynı, oğlan sabahları babaanneye akşamları eve durumu mevcut. Yarın anneannemiz geliyor, daha sonra bir cesaret örneği sergileyip yazlığa bırakacağım nasıl dayanabilceksem)..
En çok Burhaniye'ye babaanneme gitmeyi severdim, benimle çocuk olurdu resmen. Yaşadığımız ilçe çok küçük olduğu için(Çan / Çanakkale) henüz o zamanlar ilçe içinde otobüs, minibüs gibi ulaşım araçları mevcut değildi. Otobüse binmeyi çok severdim bu yüzden babaannem her gün sabah akşam bıkmadan usanmadan otobüsle gezdirirdi. (kardeşim dönemine kasası modifiye edilmiş süslenmiş traktörler çıktı, onlarla gezerlerdi :) )Akşamları dondurma yemeğe çıkardık, bir elimden dedem bir elimden babaannem tutardı. Sıkı sıkı tutarlardı, onlara emanettim çünkü. Dominoyu ilk defa dedemle oynamışımdır, oyun bittikten sonra dizip yıkmaca da oynardık kocaman adamla :) Her gün denize götürürdü beni, koca kadın uğraşırdı benle, ne sabır varmış..
Dedem her öğlen "Hacer Hanım, yarına ne yemek var?" diye sorardı, o minicik aklımla ne acelesi var diye düşünürdüm. Meğerse gidip alışveriş yapacakmış, bana liste çıkart demek oluyormuş o büyüyünce anladım..
Bayram zamanı bütün aile dedemlerin evinde toplanırdık, amcamlar da gelirdi kuzenler bir arada :) Ailenin en büyüğüydü dedemle babaannem, bayram sabahı ziyaret ilk onlardan başlardı. Sanırım bizim bölgeye özel Sura diye bir yemeğimiz vardı, babaannemin süper yaptığı.. Bi kemik vardır tertemiz çıkması gereken, üzerinde hiç et parçası kalmayacak, dedem o kemiği çıkartıp "Hacer Hanım çok güzel pişirmişsin, ellerine sağlık derdi" her seferinde de tertemiz çıkardı o kemik, ellerine sağlık babaannem(bu arada bu güzelliği yemek için akşam 18:00'da masada olmak gerek, geç kalırsan yemek yerine fırça yerdin dedemden öyle kuralları vardı kendisinin).
Her şey güzel güzel giderken dedemi kaybettik bir anda. Kendisine o kadar iyi bakardı ki kanserin nasıl onu bulduğuna inanamadım yıllarca.. Çok üzemedi hastalık onu, 2 ay içinde kaybettik dedemi. Küçüktüm, o sene ortaokul hazırlık sınıfı için ailemden ayrı teyzemin yanında kalıyordum ve bütün hafta sonu aramama rağmen bi türlü bulamıyordum annemleri evde. Telesekretere en az 20 mesaj bırakmıştım herhalde. Teyzem de habire oyalayıp duruyordu beni Türkan teyzene gitmiştir, Macide teyzene gitmiştir annen diyerek. En son Pazar sabahı aklıma geldi, e annem gitsin ama babam nöbetçi fabrikada, iş yerini arayayım bari diye. Telefonu açan kişi Tuğrul Bey'in babası rahatsızlanmış, oraya gittiler dedi nasıl neyi var noldu demeden de kapattı zaten. Hemen babaannemi aradım, meşgul meşgul hep meşgul. İçim acıdı o an ama teyzem telefon açık kalmıştır dedi bu defa da(kendime saf demek istemiyorum, daha çok küçüktüm o zaman). Sonra telefon çaldı, dedemi kaybetmiştik. Daha ondan öğreneceğim çok şey vardı ama gitmişti işte.. En zoru da babaannem içindi tabi, ne olduğunu anlayamadan kaç yıllık hayat arkadaşı gidivermişti..
Babaannem evini bırakıp da gelmezdi, gelse de 1 haftadan uzun kalmazdı. Evinde dedemin anılarıyla yaşardı. Dedemin bir kanepesi vardı, kah oturur kah uzanırdı. Dedem gittikten sonra orada yattığını görmedim hiç. Kendi tekli koltuğunda oturur, ayakları yorulmuşsa iskemlesini çeker ayaklarını uzatırdı (iskemle derdi tontişim).
Kardeşimle ben büyümüştük, artık yazlıkta kalıyorduk. Anneannemler geliyordu oraya bize bakmak için, babaannemle eskisi kadar vakit geçiremiyordum yani. Bayramlar yine vazgeçilmezimizdi ama, ilk oraya gidilirdi. Hep beraber dedemi ziyaret ederdik.. Akşamları babaannem bize babamla amcamın çocukluk hikayelerini anlatırdı. Çok gülerdik, aynı hikayeleri defalarca dinlesek de bıkmazdık. Duygu, çok güzeldi di mi o günler.. Keşke tekrar yaşayabilsek..
Babaannem sokağa çıktığında onu gören çocuklar sevinirdi, çantasında her zaman ya sakız ya çikolata olurdu ve elbet bir şanslı çocuk olurdu yol üzerinde :) (şimdi maalesef şeker çikolatalar çocuk kandırma aracı, ver bakalım yolda gördüğün çocuğa şekeri, iyi niyetli de olsan başına neler gelir Allah bilir).
Kinder Süpriz biz çocukken bu kadar bol yoktu, babaannem biz gelmeden alır stoklardı resmen :) Kapının eşiğinde durur yumurtayı sallardı. Çıkan tık tık sesine kardeşim hemen dönüp "yumurta çikolataaaaa" diye sevinirdi. Babaannem çocuk gibiydi, çok iyiydi..
Bir insan ne olur ne olmaz çocuk gelir üzülmesin diye dolabında oyuncak stoklar mı? Yapardı valla, eve gelen misafirin çocuğunu asla boş göndermezdi.. Sipariş de alırdı, bi dahaki mavi olsun kırmızı olsun diye ve bir dahakine ufaklığın istediğini verirdi. Canım benim.. Evinde dolabını boşaltırken de bir sürü oyuncak çıkmıştı zaten, kim bilir kimler için aldı..
Dedemin yokluğu çok zor geliyordu ona, yıllar geçti ama alışamadı bir türlü. Dedemin kabrinin yanında küçücük bir boşluk ve alçak bir duvar vardı, ben ölürsem beni şuracığa gömersiniz derdi hep. Kardeşimin gülüşünü çok severdi, ben ölünce de böyle gül e mi der dururdu.
2010 Kurban bayramıydı, dedeme gittik yine. Kabristanda çevre düzenlemesi yapılmıştı ve dedemin yerinin yanında bulunan duvar kaldırılmıştı. Heh dedi babaannem, böyle olmuş işte. Hastaymış o ara, kullandığı ilacı bi anda bırakmış o da vücudunda geri dönüşü olmayan tahribata yol açmış. Çok canı yanıyormuş, ağrısı varmış ama bayram bitmeden söylemek istememiş bize. Misafir geliyor gidiyor ya evde bulamazlarsa ayıp olur.. Kardeşimle o bayram ufak bi kaza da geçirdik, babaannem kardeşimin yüzündeki kocaman bantı bile farketmedi. Normalde ortalığı ayağa kaldırması lazım ama kardeşim söylemeden görmedi bile. İyi değilmiş meğer, anlayamadık. İstanbul'a döndük kardeşimle(bilseydim daha sıkı sarılırdım babaanneme, kokusunu içime çekerdim, öper koklardım), babaannemi doktora götürdüler. Beyin kanaması geçiriyormuş, 15 gün dayanabildi.. Son kez sesini bile duyamadım, annemler istemedi o halde görmemizi, gidemedik hastaneye.
Babaannemle birlikte babamın çocukluk anıları gitti, benim çocukluğum gitti, bir sürü şey gitti..

Bazen keşke diyorum kalsaydı daha..
Kız torunların evlendi, bak benim oğlum bile oldu.. Eminim çok severdin görseydin babaannem. Ben senden hep bahsediyorum oğluma, süper babaanneydi diyorum senin için..
Çok sevdiğin erkek torunların tembel çıktı, şikayet edeyim azıcık :) hala da evlenemediler, Yiğit kendini okumaya verdi. Ne yapacağız bu çocukla bilmiyorum hiç :)

Gittiğiniz yerde dedemle çok mutlusunuz biliyorum, yaşarken bunu hiç söylememiştim ama sizi çok seviyorum.
İlerde sizler gibi babaanne ve dede oluruz inşallah..



12 Haziran 2015 Cuma

Sen Planlar Yaparken Hayat Sana Tokatı Şırrrrak Diye Geçiriverirmiş

Çocuğum olsun elimde tabakla arkasından koşmayacağım, yemezse yemez çocuk aç kalmaz ya, koyacağım önüne mıncıklayıp mıncıklayıp yesin, öğrensin yemeyi derdim.
Büyük konuşmamak lazımmış.. 1 kaşık fazla yesin diye elimde tabakla bütün parkı dolaşabilirim. 1 ayda 300 gr bile alamıyorsa karşısında taklalar atıp, hangi kanalda reklam var diyerek kumandaya yapışık gezebilirim. (tabi reklamda izletmeyecektim, hıhı oldu görürsem söylerim)
Çok şükür yalnızca alerjimiz var. Çok şikayet etsen de bazen sadece alerji olduğuna şükrediyorsun.. Hayat böyle bir şey işte.. Sen planlar yapa dur, o karşına geçmiş kahkaha atıyor sana haberin yok!

Bu arada benim hiç tanımadığım, görmediğim ama derdimi paylaştığım, birbirimizi anladığımız, dertlerimize derman aradığımız koccccamaaaan bi ailem var! Bu durumda en önemli şey karşıdakini anlamak, hiç bir şey yapamasan da anlayabilmek.. Ahlayıp vahlamadan "ne yapabiliriz"i düşünmek. O kadar geniş bir aile ki, sıcacık.. Her geçen gün büyüyor ailemiz.. Gönül ister ki alerji bitsin, sayımız artsın ama güzel şeylerden konuşalım, her geçen gün oh bizim alerjimiz bitti cümleleri okuyalım ama olmuyor işte..
http://alerjikanne.com/ sayesinde tanıştığım, Facebook'ta Alerji İle Yaşam Platformu üyeleri benim kalabalık ve güzel ailem. Kurucusu Özlem Ceylan, kendisinin kocaman bir yüreği var, o kadar güçlü ki ona bakıp feyz almamak mümkün değil. Kendi evladının derdi yanında hepimizin derdine derman olmaya çalışıyor, bilgilerini paylaşıyor. Bazen kendisinin gerçek olmadığına dair konuşmalar yapıyorduk çünkü bir insanın bu kadar çok şeye yetişmesi mümkün değil :) Gerçekmiş, bir alerjik anneler ve bebekleri buluşmamızda tanıştım, sanki yıllardır tanıyor gibiyim. Bu zamana kadar platform sayesinde tanıştığım bütün anneler öyleler, sağ olsunlar. Buluşmalarda herkes tek tek tanışıyor, 5 dakika sonra bir bakmışsın herkes can ciğer kuzu sarması :) Öyle sıcak bir ortamımız var işte bizim. Özgecim, canım teşekkür ederim beni böyle bir gruptan haberdar ettiğin için..
Çocuklarımız hazır gıda tüketemedikleri için anneler onlara uygun yiyecekleri taşıyor yanında(siz hiç aynı kurabiyenin yumurtalı, yumurtasız, şekerli, şekersiz, meyveli olanlarını gördünüz mü? bizim ailemizde her türlü tarif mevcut). Birimizin çocuğu kurabiye yemek istediğinde kurabiye yapan anne "sizinki yumurta yiyebiliyor mu, kurabiyeyi yumurtalı yaptım" diye soruyor. Diğer taraftan bir annenin sesi "benim yaptığım yumurtasız, bundan yiyebilirsiniz". Gözlerim dolmuştu bunları gördüğümde, doğru yerdeyim dedim kendime.
Etrafımda beni anlamayan bu kadar insan varken tam da olmak istediğim, doğru yerdeyim! Platformda öğrendiğim diğer bir şey ise "alerji parmak izi gibidir, herkeste farklılık gösterir" yani bize dokunan elma sizin çocuğunuzun menüsünde kurtarıcı rolünde olabilir!

Bazen bıkarsın aaa bu çocuk çok zayıf, tüh nerden de çıktı ki bu alerji, ee ne yiyo peki bu çocuk, az az versen de alışsa gibi çok bilmiş bir o kadar da gereksiz yorumlardan. Terliyken soğuk su içme hasta olursun demeyi bilir bizim insanlarımız ama alerjiyi hafife alır. Bi dene bakalım terliyken soğuk su içmeyi ne oluyorsun? Hasta oluyorsun di mi? İşte biz de alerjen gıda alırsak hasta oluruz, bağırsaklarımızın toparlanması uzun zaman alır, verdiğin bütün emekler boşa gider ve bazen sil baştan başlamak zorunda kalırsın. O yüzden güzel kardeşim yorumlarını kendine sakla, bırak zayıf olsun ama sağlıklı olsun çocuğum. Çikolatanın tadını bilmesin, hazır paketli meyve sularını içemesin. Sağlıklı olsun, mutlu olsun..

Bu arada whatsapp da yazıştığım anneler, sizleri seviyorum :) İyi ki varsınız..
O kedi buraya gelecek! :)

Üst komşum İpek ve dünyalar tatlısı kızı Alya, bu günleri atlatacağız inşallah, çocuklarımızı parka güle oynaya çıkartacağız, aaa zayıf bu çocuk diyenlere bezleri fırlatıcaz :)






11 Haziran 2015 Perşembe

Bugün de Günlerden Öyle Bir Günmüş İşte





Çektiğin anlık acıya rağmen her zaman gülmek gerek..
Oğlumu bekliyoruz bu fotoğrafta Buket teyzesiyle. Hamileliğimde 39+3, rutin kontrole gittik annemle. Buket ve minik oğluşumuz Poyraz da gelecek, kontrolden sonra kahvaltı edicez gezicez gezicez (çok severim gezmeleri, hamileliğim boyunca da yatmadım zaten)
Haydi bakalım doğum başlamış yatırıyoruz seni dedi canım doktorum, ay yok olmaz ben daha gezeceğim dedim tabii ki :)
Canım çok simit istiyor, simit yemeğe gideceğiz. Yok dedi yatıyorsun, akşama kalmaz kucağına alırsın inşallah bebeğini..
Hemen eşime, yazlıktaki babama, kayınvalidemlere derken bütün aileye verdik haberimizi. Daha 2 gün önce düğünde ortalıkta dolanıp duruyordum, inanamadı kimse :)
Çok uzattım, yazmamın sebebi şudur ki fotoğraftaki arkadaştan öte insan oğlunu bıraktı ve hemen yanıma geri geldi. Tam o aralar Poyraz'ı ayakta sallayarak uyutma alışkanlığından vazgeçirmeye çalışıyorlardı, bir de anne sütünden. Çocuk annesine daha da düşmüş, onsuz 1 adım atmıyor ama bu kızcağız gitti oğlunu bıraktı ve akşama kadar yanımda durdu. Sancımın tavan yaptığı anlarda annemle beni sakinleştirmeye çalıştı, ikisi de benden nasibini aldı tabi o ayrı mesele :)
Oğlumun ilk görüntülerini çekti, ilk yıkanmasında yine yanımdaydı (zaten ben yıkayamadım, annemle ikisi halletti sağ olsunlar) 40 uçurmaya onlara gittik, Doruk'un ilk park gezisinde beraberdik..
2011 senesinde de acil geçirmem gereken operasyonda da yanımdaydı. Annenden babandan ayrı şehirde yaşasan da koşup gelen dostların oluyor demek ki. Aynı sene eşimi(o zamanlar erkek arkadaşım) askere uğurlarken ve hemen arkasından canım babaannemi kaybettiğimde de yanımdaydı.
Her zaman da yanımda olmasını isterim..
Çok sevdiğim bir söz vardır "Gerçek arkadaşlar Tanrının bize vermeyi unuttuğu kardeşlerimizdir" diye. İşte tam yerine cuk diye oturur.


Poyraz abisi oğlumu ziyarete gelmiş, meraklı meraklı bakınıyor :)

İlginç bi tesadüftür ki benim yattığım oda 2 yıl önce Buket'in yattığı oda :) Zaten doktorlarımız da aynı, peşindeyim :)))

Bu arada Doruk dün gece çığlık çığlığa uyandı hep, zeytinyağ mı dokundu yoksa akşam yediği 3-4 tane haşlanmış makarna mı bilemedim :( sarıla sarıla uyuduk oğlumla..

10 Haziran 2015 Çarşamba

İlk Yazı


Test deneme test deneme bir iki..
Kaç defadır yazıp yazıp siliyorum..
İnsanın kendi hakkında yazması zormuş..
Başlamak lazım bir yerlerden..

Oğlum için açtım bu bloğu, ilerde okusun da annesine gülsün diye :) Oğlum Doruk alerjili ve bir o kadar da aklımı başımdan alan bir bebe :) Her zaman söylüyorum, bu bebenin alerjisi geçecek(inşallah) ama ben de akıl sağlığımı yitireceğim diye. Bari henüz sağlıklıyken yazayım da hep beraber gülelim :)

Neden oldu, niye oldu, kimden hangi genden geldi bu alerji faslını geçeli çok oldu, sorgulamanın manası yok, oldu işte.. Bazen çok yoruluyorum sorulardan, etrafıma laf anlatmaya çalışmaktan falanlardan filanlardan..
Acınacak bir durum değil aslında, şok olunacak bir şey de değil. Anlayışla karşılayıp olay mahallinden tam gaz uzaklaş yeter :) Şaka şaka daha kimseye bir şey yapmadım ama bu yapmayacağım anlamına da gelmez tabi.
Mesela çocuğuna parkta dondurma yediriyor olabilirsin (malum yaz ayındayız, dondurmaya takmış durumdayım), benim oğlan daha küçük aklı tam ermiyor ama orada bulunan daha büyük ve bilinçli bir çocuk(alerjili hemde) o an dondurma yemek isteyebilir. İşte o an var ya, bir annenin çöküş anı oluyor.. İçine akıttığın gözyaşların oluk oluk içini yakıyor..
Bazen bir çay kaşığı elma bazen ufacık bir parça muz da yıkıp geçmeye yetiyor..
Günler böyle gelip geçiyor, her gün büyüyoruz oğlumla.

Neyse bu deneme ve başlangıç yazısıydı, hemen ayrıntılarda boğulmayalım..
Çok güleceğiz inşallah :)