13 Haziran 2015 Cumartesi

Eskiyi hatırlamak

Çalışan anne babanın çocuğu olmak demek bütün tatillerde anneanne ya da babaanne yanına gitmek demekti bizim için. Biz çalışıyoruz, en azından çocuklar tatilin tadını çıkartsın diye düşünüyordu herhalde annemle babam(şimdi bizde de durum aynı, oğlan sabahları babaanneye akşamları eve durumu mevcut. Yarın anneannemiz geliyor, daha sonra bir cesaret örneği sergileyip yazlığa bırakacağım nasıl dayanabilceksem)..
En çok Burhaniye'ye babaanneme gitmeyi severdim, benimle çocuk olurdu resmen. Yaşadığımız ilçe çok küçük olduğu için(Çan / Çanakkale) henüz o zamanlar ilçe içinde otobüs, minibüs gibi ulaşım araçları mevcut değildi. Otobüse binmeyi çok severdim bu yüzden babaannem her gün sabah akşam bıkmadan usanmadan otobüsle gezdirirdi. (kardeşim dönemine kasası modifiye edilmiş süslenmiş traktörler çıktı, onlarla gezerlerdi :) )Akşamları dondurma yemeğe çıkardık, bir elimden dedem bir elimden babaannem tutardı. Sıkı sıkı tutarlardı, onlara emanettim çünkü. Dominoyu ilk defa dedemle oynamışımdır, oyun bittikten sonra dizip yıkmaca da oynardık kocaman adamla :) Her gün denize götürürdü beni, koca kadın uğraşırdı benle, ne sabır varmış..
Dedem her öğlen "Hacer Hanım, yarına ne yemek var?" diye sorardı, o minicik aklımla ne acelesi var diye düşünürdüm. Meğerse gidip alışveriş yapacakmış, bana liste çıkart demek oluyormuş o büyüyünce anladım..
Bayram zamanı bütün aile dedemlerin evinde toplanırdık, amcamlar da gelirdi kuzenler bir arada :) Ailenin en büyüğüydü dedemle babaannem, bayram sabahı ziyaret ilk onlardan başlardı. Sanırım bizim bölgeye özel Sura diye bir yemeğimiz vardı, babaannemin süper yaptığı.. Bi kemik vardır tertemiz çıkması gereken, üzerinde hiç et parçası kalmayacak, dedem o kemiği çıkartıp "Hacer Hanım çok güzel pişirmişsin, ellerine sağlık derdi" her seferinde de tertemiz çıkardı o kemik, ellerine sağlık babaannem(bu arada bu güzelliği yemek için akşam 18:00'da masada olmak gerek, geç kalırsan yemek yerine fırça yerdin dedemden öyle kuralları vardı kendisinin).
Her şey güzel güzel giderken dedemi kaybettik bir anda. Kendisine o kadar iyi bakardı ki kanserin nasıl onu bulduğuna inanamadım yıllarca.. Çok üzemedi hastalık onu, 2 ay içinde kaybettik dedemi. Küçüktüm, o sene ortaokul hazırlık sınıfı için ailemden ayrı teyzemin yanında kalıyordum ve bütün hafta sonu aramama rağmen bi türlü bulamıyordum annemleri evde. Telesekretere en az 20 mesaj bırakmıştım herhalde. Teyzem de habire oyalayıp duruyordu beni Türkan teyzene gitmiştir, Macide teyzene gitmiştir annen diyerek. En son Pazar sabahı aklıma geldi, e annem gitsin ama babam nöbetçi fabrikada, iş yerini arayayım bari diye. Telefonu açan kişi Tuğrul Bey'in babası rahatsızlanmış, oraya gittiler dedi nasıl neyi var noldu demeden de kapattı zaten. Hemen babaannemi aradım, meşgul meşgul hep meşgul. İçim acıdı o an ama teyzem telefon açık kalmıştır dedi bu defa da(kendime saf demek istemiyorum, daha çok küçüktüm o zaman). Sonra telefon çaldı, dedemi kaybetmiştik. Daha ondan öğreneceğim çok şey vardı ama gitmişti işte.. En zoru da babaannem içindi tabi, ne olduğunu anlayamadan kaç yıllık hayat arkadaşı gidivermişti..
Babaannem evini bırakıp da gelmezdi, gelse de 1 haftadan uzun kalmazdı. Evinde dedemin anılarıyla yaşardı. Dedemin bir kanepesi vardı, kah oturur kah uzanırdı. Dedem gittikten sonra orada yattığını görmedim hiç. Kendi tekli koltuğunda oturur, ayakları yorulmuşsa iskemlesini çeker ayaklarını uzatırdı (iskemle derdi tontişim).
Kardeşimle ben büyümüştük, artık yazlıkta kalıyorduk. Anneannemler geliyordu oraya bize bakmak için, babaannemle eskisi kadar vakit geçiremiyordum yani. Bayramlar yine vazgeçilmezimizdi ama, ilk oraya gidilirdi. Hep beraber dedemi ziyaret ederdik.. Akşamları babaannem bize babamla amcamın çocukluk hikayelerini anlatırdı. Çok gülerdik, aynı hikayeleri defalarca dinlesek de bıkmazdık. Duygu, çok güzeldi di mi o günler.. Keşke tekrar yaşayabilsek..
Babaannem sokağa çıktığında onu gören çocuklar sevinirdi, çantasında her zaman ya sakız ya çikolata olurdu ve elbet bir şanslı çocuk olurdu yol üzerinde :) (şimdi maalesef şeker çikolatalar çocuk kandırma aracı, ver bakalım yolda gördüğün çocuğa şekeri, iyi niyetli de olsan başına neler gelir Allah bilir).
Kinder Süpriz biz çocukken bu kadar bol yoktu, babaannem biz gelmeden alır stoklardı resmen :) Kapının eşiğinde durur yumurtayı sallardı. Çıkan tık tık sesine kardeşim hemen dönüp "yumurta çikolataaaaa" diye sevinirdi. Babaannem çocuk gibiydi, çok iyiydi..
Bir insan ne olur ne olmaz çocuk gelir üzülmesin diye dolabında oyuncak stoklar mı? Yapardı valla, eve gelen misafirin çocuğunu asla boş göndermezdi.. Sipariş de alırdı, bi dahaki mavi olsun kırmızı olsun diye ve bir dahakine ufaklığın istediğini verirdi. Canım benim.. Evinde dolabını boşaltırken de bir sürü oyuncak çıkmıştı zaten, kim bilir kimler için aldı..
Dedemin yokluğu çok zor geliyordu ona, yıllar geçti ama alışamadı bir türlü. Dedemin kabrinin yanında küçücük bir boşluk ve alçak bir duvar vardı, ben ölürsem beni şuracığa gömersiniz derdi hep. Kardeşimin gülüşünü çok severdi, ben ölünce de böyle gül e mi der dururdu.
2010 Kurban bayramıydı, dedeme gittik yine. Kabristanda çevre düzenlemesi yapılmıştı ve dedemin yerinin yanında bulunan duvar kaldırılmıştı. Heh dedi babaannem, böyle olmuş işte. Hastaymış o ara, kullandığı ilacı bi anda bırakmış o da vücudunda geri dönüşü olmayan tahribata yol açmış. Çok canı yanıyormuş, ağrısı varmış ama bayram bitmeden söylemek istememiş bize. Misafir geliyor gidiyor ya evde bulamazlarsa ayıp olur.. Kardeşimle o bayram ufak bi kaza da geçirdik, babaannem kardeşimin yüzündeki kocaman bantı bile farketmedi. Normalde ortalığı ayağa kaldırması lazım ama kardeşim söylemeden görmedi bile. İyi değilmiş meğer, anlayamadık. İstanbul'a döndük kardeşimle(bilseydim daha sıkı sarılırdım babaanneme, kokusunu içime çekerdim, öper koklardım), babaannemi doktora götürdüler. Beyin kanaması geçiriyormuş, 15 gün dayanabildi.. Son kez sesini bile duyamadım, annemler istemedi o halde görmemizi, gidemedik hastaneye.
Babaannemle birlikte babamın çocukluk anıları gitti, benim çocukluğum gitti, bir sürü şey gitti..

Bazen keşke diyorum kalsaydı daha..
Kız torunların evlendi, bak benim oğlum bile oldu.. Eminim çok severdin görseydin babaannem. Ben senden hep bahsediyorum oğluma, süper babaanneydi diyorum senin için..
Çok sevdiğin erkek torunların tembel çıktı, şikayet edeyim azıcık :) hala da evlenemediler, Yiğit kendini okumaya verdi. Ne yapacağız bu çocukla bilmiyorum hiç :)

Gittiğiniz yerde dedemle çok mutlusunuz biliyorum, yaşarken bunu hiç söylememiştim ama sizi çok seviyorum.
İlerde sizler gibi babaanne ve dede oluruz inşallah..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder