28 Temmuz 2015 Salı

Yaş 30 Olmuşsa


Yeni yaşıma oğlumla birlikte girdim.. İki kişilik çekirdek ailem bu sene üç kişiydi, mükemmel üçlü şeklinde ilerledik :)
Bayram sonrası izin de aldım ve yaklaşık 10 gün beraberdik Doruk'la, keyfimiz yerindeydi yani kısaca..
Ne mutlu bana ki bu yaşıma kadar çok güzel insanlar biriktirmişim hayatımda, kimisi çooook eskilerden, kimileri daha çok yeni ama çok candan.. Sanki kardeşim gibi, kız kardeşlerim gibi.. Annem ve babam yemeğe götürdüler bizi sağ olsunlar doğum günüm olduğu için, çok güzel geçti gecemiz.. Bir önceki sene hamileydim ve yine yazlıktaydım, bahçede kalabalıkça yemek yemiştik, Aslı canım falan da vardı yanımda, her senenin ayrı güzelliği var işte..



30. yaşımda kucağımda oğlumla daha bir umutla bakıyorum yarınlara. Yanımda eşim, arkamda ailem oldukça sağlık, huzur, mutluluk olsun bundan sonra.. Bu zamana kadar kafaya taktığım her şey çok boşmuş, Doruk'la hayatımdaki her şeye bakış açım değişti ve gerçekten takmıyorum kafaya.. En önemlisi sağlık. Bu sene tek dileğim oğlumun alerjisinin bir an önce geçmesi. Bunu bekliyorum, hepimiz bekliyoruz..
Onun bir tek gülüşüne dünyaları verebilirim, can demek farklı bir şeymiş.. Allah ayırmasın..
İşe dönünce ofiste de kutlama yaptık, onlar da unutmamışlar sağ olsunlar.. Zaten Özge'ye unutturmadım, halen yanar dönerli meyve tabağı bekliyorum kendisinden o ayrı mesele :) Buradaki 3. senem ama ilk kutlamam, hep ramazana denk geliyordu doğum günlerim :)

Bu da ofis kutlamasından.. O kadar içten diledim ki bi an üflemeyi unuttum mumları :) Dileğim belli ve hiç değişmeyecek.. Bir an önce gerçekleşir inşallah..
İyisiyle kötüsüyle bir yaşı daha bitirip küçükken sanki hiiiiiiç gelemeyecekmişim gibi düşündüğüm 30 yaşına gelmiş bulunuyorum. Bundan sonrası herhalde daha çabuk geçip gider. O yüzden her dakikanın keyfini çıkartmak lazım di mi? İçine sinerek yaşamak lazım.. Seni üzenleri, istemediklerini arkanda bırakmak dönüp de bakmamak lazım.. Ben böyle yapmaya karar verdim. Bundan sonra üzen yok, üzmeye çalışan yok, sinir yok.. Gülmek var, hep gülmek var, daha çok gülmek var..
Hayatınızın her günü bol kahkahayla geçsin, yüzünüzden gülücükler, içinizden umut eksik olmasın. Sofranız mutlulukla, huzurla, bereketle dolup taşsın inşallah..

En güzel hediyem, canım oğlum Doruk'um seni çok seviyorum..

21 Temmuz 2015 Salı

Dünün Ardından

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, nereye gidiyoruz, sonumuz ne olacak yıllardır bunu anlamadım ve anlayamayacağım da herhalde.. Dün yine canlar yitip gitti.. Yine kaç ailenin evine ateş düştü.. Amaçları sadece çocukları mutlu etmekti oysaki, gülen 15 - 20 tane çocuk görebilmekti ama şimdi arkalarından ağlayan aileleri var..
Evlat büyütmek ne demek son 1 yıldır her gün farklı farklı şekillerde öğreniyorum bunu.. Düştüğünde benim canım ondan çok yanıyor, ağladığında benim içim parçalanıyor..
Bu ana babaların suçu günahı ne ki evlatlarından böyle bir şekilde ayrılmayı hak ettiler? Peki o gençlerin günahı ne? Sağcı, solcu olmaları mı? Yoksa alevi, sünni mi? Bu nasıl bir ayrımdır böyle?? İnsan insandır.. Önce bunu öğretirsin çocuğuna.. İnsan olmayı, hatta olabilmeyi.. Çocuklar öldü diyorsun Türk mü Kürt mü diye soruyorlar.. Çocuk öldü arkadaşım, çocuk. Geleceğimiz öldü.. Aydınlık yarınlarımız öldü!
Kurallara karşı gelirsen ölürsün, ekmek almaya gidersen ölürsün, ağaç kesilmesin dersin ölürsün, çocuk sevindirmeye gidersen ölürsün.. Her iyilik için ölürsün.. Ama sonra derler aleviydi zaten diye.. Sana ne?? Çok açık söylüyorum SANA NE?? İnsan insandır! Kimseyi ayıramazsın, mezhebine göre, diline, dinine, ırkına göre sınıflandıramazsın! Şimdi de yok sağcıydılar yok solcuydular öldüler diyorlar arkalarından.. Bi susun da bi ailelerini düşünün.. Haa düşünecek bir mekanizma varsa tabii.. Onun için de bir organ gerekiyor, kafadaki koca boşlukla olmuyor.
Bizim yarınlarımız gidiyor efendiler.. Canlar gidiyor ve biz sadece bakıyoruz arkalarından..
Ölmek ne garip şey di mi? Hepsi büyük umutlarla gitmişler Suruç'a ama dönenler paramparça.. Zihinlerinde yıllarca silinmeyecek felaket dolu anlar..
İnsan olmayı beceremeyen bizlere mi yazık yoksa orada yitip gidenlere mi..
Sonra bi anda şehit haberi de geldi.. Allah rahmet eylesin.. Bizler için canını veren bir Mehmetçik daha.. Uzun zamandır gelmiyordu şehit haberleri, kesildi sanmıştık(!) barış süreci. Kim bilir kaç eve ateş düştü şu süreçte, seçim zamanıydı, koalisyondu, hükümet kurulacaktı.. Sessiz sedasız kaç şehit verdik, dün herkes Suruç katliamına kilitlenmişken şehit haberimizi araya sıkıştırıverdiler. Filmde nasıldı, şehit olursunuz, 45 saniyeliğine kahraman olursunuz gibi bi replik vardı di mi.. Ah ah..
Canımı canıma zor emanet ederken büyüdüğünde bu vatana emanet etmek ne kadar boş bir düşünce olarak geliyor daha şimdiden.. Çok yazık di mi..
Atalarımız bize bu vatanı emanet etmiş ama bizim getirdiğimiz hale bak. Kardeş kardeşi kesiyor, görüşünü beğenmeyen yolun ortasında adam öldürüyor, durum daha da büyükse vur emri veriliyor Berkin'ler İsmail'ler gidiyor..
Sonra bi canlı bomba geliyor ve yarınlarımızı alıp götürüyor..
Söyleyecek çok şey var da bazen söyleyemiyorsun da.. Katilini tanıyor muyum çocuk? Yaşayamadığın günleri sana yaşama şansı verebilecek miyim?

Belki bir gün güzel yarınlara uyanırız. Belki hayat bayram olur gerçekten..

14 Temmuz 2015 Salı

Kavuştuk Oğlumla



Cumartesi akşam üstü oğluma kavuştum nihayet.. Kısa süreli bir kavuşmaydı ama doya doya öptüm kokladım onu. Elimi tutarak uyudu zaten miniğim, o da özlemiş beni, kıyamam..
Sabahtan toplantım vardı o yüzden -yani biraz da mecburiyetten- Cumartesi akşam üstü uçakla gittim yazlığa, yoksa Cuma akşamdan gider sabah yanında uyanırdım oğlumun.. Havalimanına beni almaya gelmişlerdi, terli olduğu için annem arabadan çıkartmamış arka koltukta oturuyorlardı. Beni görünce yüzünün aldığı ifade hala daha gözümün önünden gitmiyor, bir anda yüzüne bi gülümseme yayıldı ve cama vurmaya başladı.. Ah dedim yaa ben bu çocuğu bırakıp da nasıl gittim.. Oto koltuğuna zor oturttum, ter içinde kaldım resmen :)
Bütün gece kucağımdan inmedi zaten, hep yüzümü gözümü elledi, sarıldı, ara ara ısırdı sağ olsun :) Pazartesi sabah geri döndüm o ayrı, neyse bayram da kavuşacağız inşallah yine..

Oğluşum bizim sokağın maskotu olmuş meğerse, herkes onun peşinde.. Mutlu oldum, sevindim.. Şükrettim.. Yabancı bilmesin istedim, sevecen olsun istedim, Allah gönlüme göre bir çocuk verdi bana şükürler olsun.. Hacı dedesi var, Ertan dedesi var, ikizler var, var da var.. Sabahları Doruk'a bakma görevi babamda, 08.15 itibariyle markete gidip günlük gazeteler alınıyor, oradan Ertan dedesi de geliyor beraber geziyorlar, sahilde Hacı dedeye bakıyorlar, geziyor da geziyor.. Sonra anneannesi kahvaltısını veriyor paşanın.. Balkon zaten Doruk'un eşyalarıyla dolmuş durumda. Mama sandalyesi, salıncak, yürüme arkadaşı... Yakında bize yer kalmayacak :) Sanırım bir süre daha orada kalacak çünkü çok mutlu ve hava ona iyi gelmiş gibi.. Burada ne var, trafik, bol trafik, yine trafik ve sinir stres..

Hemen hemen Doruk'la yaşıt bir bebişko daha varmış orda ama yetişemedim, ben gittiğimde onlar dönmüş. O da alerjikmiş ama pek önemsemiyormuş annesi. Bütün bu bilgileri annemden aldım tabi :) Annem yaa, bi tanedir, alerji dedektörüm benim :) Bi de yardımcı olmaya çalışır tabi, ne yapsın biz çektik başkası çekmesin istiyo ama herkes de bizim gibi anlayışlı değil tabii.. Zaten ben de mesafe koydum artık, herkesle iç içe değilim yanlış anlaşmalara mahal vermek istemiyorum.. Ne sorsunlar bana ne ben cevap vereyim onlara.. Uzaktan uzağa iyidir.. Neyse işte teyzesiydi sanırım sahilde konuşuyorduk, Doruk'un uyku düzenini sordu bana. Allah'a bin şükür diş sıkıntısı ve alerjen alımı yoksa uyku sıkıntısı yok oğlumda. Tabii ki bunları tecrübe ederek öğrendik. Uykusuz geceler geçire geçire zombi kıvamında pörtlek gözlerle gezerken anladım bi terslik olduğunu.. Dokunanlar vardı, eleme yöntemiyle ben diyetimden çıkarttım Doruk rahatladı. Bir zeytin tanesi bile rahat uyku sebebi olabiliyor! Ek gıdaya başladığımızda yarım çay kaşığıydı ilk tecrübelerimiz. Kızarmalar, döküntüler, hıçkırıklar, onlar bunlar.. Bunların hepsi kafayı sıyırma sebebi, bir o kadar da ayakta durma nedeni. 

Enginar başlamıştık bundan 1,5 ay önce falan herhalde 1 boğum kadar, bünyeye ağır geldi ve bütün gece çığlık çığlığa ağlayarak uyandı. Hemen miktarı azalttım, ertesi gece huzurlu uyudu. Eğer ısrarcı olsaydım alışsın diye o 1 boğumda yine sıkıntı yaşayacaktık ve belki kesmek zorunda kalacaktık. Şu an menümüzde olmayacaktı. Buzlukta kış için bir sürü enginarı var oğlumun, çok şükür yiyebiliyor :) Artık havuç da yiyebiliyor, brokoli de.. Güzel bir sebze köftesi yapılır di mi bunlardan.. Oğlum yer de ben mutlu olurum di mi.. Onun boğazından geçen her lokma meğer benim için mutluluk sebebiymiş ya.. 
Annelik ne güzel bi duyguymuş.. Bir çocuk sahibi olmak, onu koklamak ne yüce bir şeymiş..
Allah her isteyene bu duyguyu yaşatsın inşallah..

Bir çocuğun anne babası olmak için illa biyolojik anne babalık gerekmiyor, bu şefkati bekleyen binlerce çocuk, bu sevgiyi paylaşmayı bekleyen binlerce anne baba var.. Allah en doğru ailelerle karşılaştırsın inşallah..

10 Temmuz 2015 Cuma

Minnak Bir Çocukla Yolculuk

Minnak bir çocukla yolculuk yapmanın bir çok düşünecek yanı olabiliyor. Terlemesi, emzirmesi, maması, çişi, kakası.. Çok şükür ki arabanın camları ekstra ekstra filmli de hiç sıkıntı yaşamadım emzirme konusunda. Şu emzirme önlükleri bizim için tam bir kabus, afakanlar basıyo daral geliyo içimize :) Çiş konusunu belli bir yere kadar tolere edebiliyorsun da kaka yaptı mı eyvah eyvah.. Yolculukta hemen en yakın OPET'i bulmaya çalışıyoruz çünkü yalnızca OPET'lerde bebek bakım üniteleri var. İyi ki var.. Arabada olmuyor zira kan ter içinde kalıyorum debelenirken.

Doruk 5,5 aylıkken 1 ay süre ile Çanakkale'ye annemlerin yanına gitmiştim, hem hava değişimi olsun hem Doruk'u görmek isteyenler vardı büyük anneannemiz büyük dedemiz.. Doruk'la gezmedik ne çarşı ne pazar bırakmadık, her yerin altını üstüne getirdik ana oğul.. Yıllardır görmediğim arkadaşlarım Müge ve Seda ile buluşacaktım, Cafe Du Port diye bir yerde buluştuk, içeri girdiğimde hemen mama sandalyesi teklif ettiler çok şaşırdım. Burda bi kafeye gideceksin, mama sandalyesi için kendini paralayacaksın, debeleneceksin debeleneceksin ohooooo.. Gitmen yaklaşıyor yani.. Oturduk ettik güldük eğlendik, çalışanlar geldi Doruk'u sevdi, çok güzel vakit geçirdik.. Kafenin bir güzelliği üstünün otel olması. Doruk'un üstünü değiştireceğim, Çiğdem(kafenin sahibi, daha yeni tanışmıştık kendisiyle) bana sırf bu işlem için oda açmayı teklif etti, hayır canım saçmalama olur mu öyle şey hemen şurda giydiririm ben onu dediğimde ısrarla bizi odaya çıkarttı. Çanakkale insanının sıcaklığı işte, seviyorum ben memleketimi.. Yine olsa yine giderim oraya.. Herkese de tavsiye ederim, Çanakkale rıhtımda Cafe Du Port, mimarisi ve dekorasyonu ayrı güzel, manzarası ayrı güzel, çalışanların samimiyeti ayrı..

Şimdi Doruk'la yolculuk yapmak bambaşka bir boyuta taşındı. Paşamın farkındalığı arttığı için avm ve benzin istasyonlarındaki bebek bakım ünitelerinde alt değişim işlemi yapamıyoruz. Doktora geldiğimizi düşünüyor :( Sanırım onda sedyeye yattı hissi uyandırıyor ve işlem başarısızlıkla sonuçlanıyor maalesef. Öyle dışardan eve çok döndük her an patlamaya hazır bir bezle.. Ha evde bu alt açıp kapama konusunda ne kadar başarılıyız o ayrı, adam altı açıldığı anda bir daha kapattırmamak üzere fırlayıp gidiyor, değil 2, 3 kişi zor zapt ediyoruz ama yapacak bir şey yok.. Bir de siz siz olun bez markanızı değiştirmeyin. Öyle bir hata yaptık, kuzum pişti. Önce anlamadık yeni verdiğimiz gıdalardan sandık, onları kesip pişme olayı devam edince aha dedik bezden bu.. Hemen eski beze dönüş tabi.. Neyse ki normale döndü miniğim.. Bezi kokuyodu, değiştirme sebebim buydu. Ama ne demişler; akar, kokar tok tutar. Varmış bi bildikleri :)
Alerjisi sebebiyle de ekstra terleyen bir bünyeye sahip kendisi. Bir tek bodyle bindiriyorum arabaya ama varış noktasına geldiğimizde terden sırılsıklam olmuş oluyor. Çözümü eski usulde buldum, sırtına bi mendil, inerken hop çekiveriyorum arkasından. Çok çok terlemişse yine bir üst baş değişimi, yine bir kabus.. Neden bir çocuk sevmez ki giyinmeyi, neden hep çıplak kalmak ister ki yahu :) Neyse ki yaz ayındayız, popişkosu bezsiz, üstü başı çıplak durabilir sahil boylarında, kafada şapka olması şartıyla tabii :)

*Canım oğlum, anneannen havuç denemeye başladı ve çok şükür tepki vermemişsin.. Menümüze bir besin daha katıldı..
Yarın kavuşacağız inşallah, çok özledim seni mis kokulum..





8 Temmuz 2015 Çarşamba

Çocuk Sevme Adabı

Çocukları çok ama çok severim..
Onların birer papağan olduğunu, bizi nasıl taklit etmeye çalıştıklarını küçük yaşlarımdan beri bilirim ve davranışlarıma hep dikkat etmişimdir onların yanlarında. Bizden duyacakları 1 kelime onlar için çok eğlenceli olabilir, anlamını bilmezler ve bu bazen küfür de olabilir.. Biz gülersek bu eğlenceliymiş gibi söylemeye devam ederler ve böyle sürer gider..
Aslında benim sıkıntım daha başka.. Bir bebeği nasıl seversiniz? Oyy kuzum, maşallah, ne güzelsin sen, ayy pek de çirkinmiş, aman nazar değmesin falan filan diye di mi..
Ayyyy geri zekalıııııı, ahhh çok salaaaaak diyenine denk geldiniz mi hiç? Ben denk geldim.. İlk önce anlamadım, şöyle bi baktım suratına gerçekten ayyyy çok geri zekağğğğğğlaaaaaaııııı diyo oğlumu severken. Ya sabır çeke çeke uzaklaştım yanından. Bir bebek mağazasındaydım, hamileydi(muhtemelen şimdi doğurmuştur, Allah analı babalı büyütsün evladını) body alacak tutturamıyor zaman aralığını ben de yardımcı olayım dedim, demez olaydım. Oğlum Ağustos doğumlu, çok sıcaktı kısa kollu tek kat tutuyorduk falan filan diye anlattım, tatmin olmadı fotoğraf göstereyim dedim işte o an duydum o lafı. Şok dalgasını anlatamam.. Hormonlar dolayısıyla dedi herhalde, normal değildi yani.. Onu fena bozardım ama hamile birine çemkirmek olmazdı..

Daha sonra etrafımda da duydum, oyyy ne salaksın sen yaaa salak salaaak gibi sevme tarzları.. Dedim ne oluyor, nerdeyim ben.. Çoluğu çocuğu olan insanlar yani, olmaz bu kadar da! Kendi evladından bahsederken "it" diyenini de duydum.. Bu ne arkadaş.. Nasıl bir yerdeyim ben.. Yarın öbür gün çocuklarımız bizi benim geri zekalı anneciğiiiiim diye severlerse hiç şaşırmayalım o zaman.. Biz itiyoruz bunları onların beynine.. Sonra vay efendim neden öyle, vay efendim neden böyle.. Sorarım size; siz evde eşinizle birbirinize "naber lan geri zekalı / salak?" diye mi seslenirsiniz? Çok özledim seni manyak mı dersiniz arkadaşlarınızla birbirinize? O kadar dert etmiş ki bu durum içime bir kaç arkadaşıma dert yandım, Pınarcığım çok güldürdü beni sağ olsun.. Bir daha böyle derlerse "hobi olarak mı cahilsin yoksa ek gelir mi sağlıyorsun" diye bir caps yollamış, bunu soracağım kendilerine.. Hak ediyorlar yani..

Her şeyin bir edebi bir adabı var değil mi.. Uyum sağlayalım..
Öperim :)
Sevgiler..

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Eşyalar Toplanmış Doruk Gitmiş


Bu minik adamın benden çok eşyası var!

Yazın ortasına gelmemiz sebebiyle Doruk'u yazlığa, annemlerin yanına götürdük hafta sonu.. Doktorlarımızın da dediği gibi güneş, deniz suyu ve en önemlisi temiz hava onun gelişimi için çok çok iyi olacak.. Zaten burda akşamdan akşama görüyor çocuk beni, dört duvar arasına hapsetmek olmaz minik kuzumu.. Aslında aklımda bir sürü soru işaretiyle gittim ne yalan söyleyeyim. Ya şöyle olursa, ya böyleyse, ya oysa, ya buysa, falansa filansa... Ne gerek varmış canım büyütmeye, oğlum emin ellerde işte.

Yolculuğumuz nasıl geçecek, denizi sevecek mi, banyoda yine problem yaşayacak mıyız, sinek, böcek, ARI, beslenme durumu???

Öncelikle çok rahat bir yolculuk geçirdik.. Sağ olsun kuzum bize hiç problem çıkartmadı. Çok şükür ki oto koltuğunu seviyor(kucakta yolculuğa karşıyım, doğduğundan itibaren ana kucağında bindirdim daha sonra oto koltuğuna terfi ettik, mutluyuz). Aşırı eşya sebebiyle orta koltuğa sabitledik ve daha keyifli yolculuk yaptığı fark ettim. Arka ortanın onlar için daha güvenli olduğunu okumuştum ama denememiştim hiç, gerçekten daha güvenli ve keyifli duruyordu. Doruk oldum olası gezmeyi çok seviyor zaten, anne karnında gezmeye başlamıştı kuzum, sonra da kırkını bir uçurduk daha da kimseler tutamadı bizi :) Sabah 5 civarı eve vardığımızda ben nereye geldim diyerek meraklı meraklı her yeri inceledi, dedesine kavuştuğu için mutlu mutlu bakındı ve biz uykusuzluktan bayılırken o sevinç çığlıkları atıyordu :)

Sabah denizle ufak bi tanıştırma seansı düzenledim, ayaklarını sokayım dedim ama su buzzz gibi.. Ben dondum çocuk ne yapsın :) Birazcık ıyk mıyk dedikten sonra gezindik ettik.. Herkesler pek bi sevdi oğlumu, bırakıp gideceğimi de şaşırdılar. Temiz hava şart, her şey onun sağlığı için, iyi olacak inşallah..
Uykular şaştı tabii, çarptı çocuğumu temiz hava, uyumaz oldu :) Akşam üstü 17:00 civarı denize götürdük, küçük beyin kendi koltuğu, havuzu, osu busu derken bir sürü eşyayla indik yine sahile :) Evden çıkmadan bir güzel kremlendik tabii, burnumuzun ucuna kadar sürdüm kremi :)
Sanki 40 yıldır gelir sahile, hemen kumlara oynamaya başladı ve yedi tabii ki. Dur oğlum o taş, yenmez o ay kumu yeme çıkart çabuk falan dinlemedi miniğim.. Havuzu deniz suyuyla doldurup sıcak su ekledik ılınması için. Bizim suyu sevmeyen paşa çıkmak istemedi içinden. Tek sıkıntı oyuncaklarını sürekli ağzına götürüyor, acaba enfeksiyon falan kapar mı? Kafamızda bu var şimdi.. Oyuncu Doruk aşağıda :)





Neyse baktık adam eğleniyor, oh oh maşallah.. Sanırım suyu da sevdi, banyoda falan gıkı çıkmadı. Bu duruma çok sevinebilirim zira bir yıkanması vardı ki apartmandakiler çocuğa işkence ediyoruz zannediyordu :) Banyo sonrası acaba balkonda üşür mü falan dedim de aa ondan koru bundan koru bu çocuk nasıl büyüyecek diye attım balkona :) Gelene geçene bakıyor, keyfi yerinde paşamın. Zaten karşımızda da Doruk'tan 2 hafta büyük Kayra var ikisi birden bağrınıyor, bazen ses nerden geliyor ben bile karıştırıyorum :)
Akşam yemeğinden sonra yürüyüşümüzü de yaptık, tam sevdiği gibi sevine sevine gezdi durdu paşacım.
Pazar günü ayrılık günüydü, sanki biliyor gibi kucağımda sarıldı hep bana. Yanında ağlamamaya çalıştım, hep anlattım ona bak biz babayla gideceğiz ama ben hafta sonu tekrar geleceğim, anneanneyle dede sana çok güzel bakacak, burada ablalar abiler seninle oynayacak, beraber denize gireceksiniz.. Hep güldü.. Biz giderken uyusun istemiyordum, arkamızdan el sallasın onuz bırakıp gittik düşünmesin istiyordum ama çok uykusu geldi kuzumun, kıyamadım. Yine de el salladık o içeri girerken, biz gideceğiz sen uyandığında bizi göremeyebilirsin diye anlattık yine.. Aramamış zaten uyandığında, insan azıcık merak eder di mi nerde bunlar diye :) Ah ah nerdeeee :)
Yazlıktan bir arkadaşım da bizimle dönüyordu, iyi ki vardı yoksa ben yol boyunca ağlardım herhalde. Onla hep muhabbet ettik, güldük eğlendik. Mola yerinde bir ufaklık buldum azıcık sevdim, şansa vapurda da denk geldiler. Beni bilen bilir tam bir çocuk sevdalısıyımdır. Gördüğüm bütün çocukları sevme kapasitesine sahibim, öpmem yalnızca koklarım! Ufaklığın annesine demiştim, ben oğlumu bıraktım falan filan diye ama inanmayabilir insanlar çok normal, beni bir daha vapur sırasında görünce aha geldi psikopat, kesin bunun çocuğu yok yalan söylüyo, anaaam ne yapsak da çocuğu kurtarsak diye düşünüyo olabilirlerdi yani :) Neyse ki çok iyi insanlarmış, pek bi sevdim Metehan'ı, 14 aylıkmış o da. Ve bingo, alerjikmiş o da.. Çekiyorum ben çekiyorum, kendimi de tebrik ediyorum :) Kuzucum kafasını omzuma bir koydu ki ahh dedim o an geri dönüp Doruk'a koşasım geldi..

Eve gelene kadar alışmış gibiydim duruma da salonun ortasında kalan o oyuncak şıp şıp şıp biriken bütün yaşları akıttı bir anda! Evlat demek yürekte sızı demekmiş.. Allah yokluğunu göstermesin.. En kötü ayrılığımız böyle olsun inşallah.. Kalan bodylerini koklamakla geçirdim gecemi, odasına girip girip bakıyorum yatağına.. Minik kuzu keyfin yerinde biliyorum, anneannen ve deden sana benden iyi bakıyor onu da biliyorum ama özlüyorum be oğlum.. Sen mutlu ol orda, keyfini çıkart..
Seni çok ama çok seviyorum..
Az kaldı, hemen geleceğim yanına..

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Ben mi Evhamlıyım Dünya mı Tersine

Şimdi ben alerji alerji diye kendimi yırtıyorum, aman diyorum vermeyin Doruk'a, bak bize böyle böyle oldu dikkat edin size de olmasın falan filan.. Yahu insanlar mı vurdum duymaz yoksa alerji çok basit bir şey amaaaan elbet geçer, alerjisi olmayan çocuk mu var sanki kafasında herkes?? Bu evham, bu dikkat bana mı has bir şey acaba anlamıyorum ki.. Var bir yerde bir terslik, bulabilsek bi düzlük..

Bu sabah Doruk'un tahlillerini yaptırmak için bir hastaneye gittik. Laboratuvarda yaptırmak için ek işte çalışmam gerek artık, buna karar verdim zira fiyat aldığım laboratuvarlardan 460 TL ile 1400 TL arasında değişen bir fiyat yelpazesi çıktı karşıma. İş yerinde hayıflanırken sağ olsun Ebru hanım beni bir dürttü de tam donanımlı devlet hastanelerine bakmak aklıma geldi :) Apar topar internetten randevuydu oydu buydu derken bu sabaha aldım randevu, gerçi onu da sersemlikle ilk yanlış almışım sonradan fark ettim de düzelttim neyse ki (hocamız tatile gitmeden yaptır sonuçlara bakalım içimiz rahat gitsin demişti, sözünü dinliyoruz)..
Çok ama çok güler yüzlü bir doktor ablamız karşıladı bizi, ilgilendi bizimle sağ olsun. Hastanedeki alerji doktorunun adını verdi, gerekli yönlendirmeleri yaptı. Tahlillerimizi yazdı. İsmi Işıl. bir daha gelirseniz beni burada bulamazsınız ama farklı bölümde olabilirim dedi, çok sevmiştik oysa ki biz onu.. Doruk alkışlar mı yapmadı, çapkın çapkın gülücükler mi atmadı.. Uzun zaman sonra ilk defa bir doktor kontrolünde ağlamadı oğluşum, çok iyi geldin bize Işıl doktor.. Seni bulabileceğimi bilsem hep geliriz yani o derece..

Neyse ne demiştik, bilinçsiziz di mi? Hem de çok.. Tahlil için tüp almaya gittiğimde bir anne x hocanın hastasıyız kan vereceğiz dediğinde yeri nerede hocanın dedim, 1 tahlilimiz eksikti yalnızca kendisi yazabiliyordu neyse tarif etti falan.. Tahlil sırasında karşılaştık kızı 8 aylık, rengi bembeyaz ve vücudunda kıpkırmızı döküntüler var.(Doruk'ta 1-2 döküntü olsa ayy ne dokundu acaba, o mu bu mu? diye kafa patlatırım, gayet doğal karşılıyor insanlar) Neye alerjisi var dedim, alerjisi yok bağışıklığı düşükmüş onun için bakıyorlar dedi. Kanda çıkmıyormuş, o yüzden alerjisi yokmuş. Doruk'un da kanda çıkmıyor, kanda çıkmamasına Non IgE deniyor, yani bu alerji olmaması anlamına gelmiyor. Ama böyle adamına denk gelirseniz hadi canım hadi alerjiniz yok ohh maşallah turp gibisiniz, bu çocuk benden sağlam diyerek gönderiyorlar sizi. Gel de şimdi götür çocuğunu o doktora.. Boşuna demiyorum Allah hocamızı başımızdan eksik etmesin diye.. Doruk'un alerjisi ilk kaka ile çıkmıştı ortaya, köpük köpük.. Hani kolayı sallarsın sallarsın sonra açarsın köpürür ya aynen öyle bi köpürme işte. Aldık biz öyle bir kakayı tahlile götürdük sonrasında gelsin diyetler gelsin maceralar.. Emziriyor musunuz dedim, evet dediğinde siz süt ve süt ürünlerini tüketmeyi kesin, lütfen beni dinleyin dedim. Ama doktoru yoğurt vermiş, yoğurt yediriyorum ki ben dedi işte ben o an bittim. Çocuk 8 aylık ama sorsalar derim 5,5-6 aylık, bembeyaz bir ten ve kırmızı noktalar her yerinde.. O kırmızılıklar da isilikmiş zaten öyle demişler.. Bill Gates de benim amcam ama biz söylemiyoruz, akrabalar çıkmasın ortaya diye..
Bu arada öğle arasında eczanede karşılaştığım kokoş bacı, senin kızın da alerjiliymiş ama pek bi havalısın, kaçtın yanımdan. Korkma ısırmam, ısırırsam da bulaştırmam oğlumun alerjisini sana. Seni tanımıyorum ama kıl oldum! Bir gün bi tanesi tersime gelecek ama hadi hayırlısı :)

Alerji amaaaan elbet bir gün kendi kendine geçeri olan bir şey değil. Öyle geçmiyor, geçti zannedersin cort diye öte yandan çıkar anlamazsın ne olduğunu. O yüzden üstüne gitmeden yumuşak yumuşak severek tedavi ediyoruz kendisini. Biliyorum etrafımdakiler artık manyak olduğumu düşünüyor ama öyle değil, sadece korkuyorum sizlerde de olmasın diye. Süreç zorlu bir süreç, her şey süper giderken bir anda hooop diye aşağıya düşüveriyorsunuz.. O yüzden bütün çabam, çakılmayın diye.. İsterseniz konuşmayın, isterseniz görüşmeyin benimle ama sonra sakın ama sakın haklıymışsınlarla gelmeyin olur mu.. Hiç bir şeye üzülmem de o minik bedene üzülürüm..

Haydi bakalım bugünlük de bu kadar olsun.. Anlayanlar anlamayanlara , anlayıp da anlamak istemeyenlere özet geçiversin..

*Minik kuzu gitti bugün 2 tüp kan, bi de ben tuttum seni, bu defa ağlamadan başardım.. Sonuçlarımız güzel olsun inşallah..