10 Eylül 2015 Perşembe

Hastane Günlükleri - 1

Doruk'la güle oynaya yazlığa gittik, 29 Ağustos'ta yeniden tatile başladık kuzucuğumla. Bol bol deniz, kum, güneş, temiz hava.. Ohh misss.. Kuzenim aradı, koli basili salgını var, biz fena yakalandık size de bulaşmasın dedi, Doruk'u uzak tuttum.. Salı gününe kadar tabi, boynuna kadar soktum denize ve sanırım mikrobu aldık :(
Çarşamba gecesi sabaha karşı feci ağlama ve şiddetli istifrayla uyandı Doruk. Kendini yatağın içinde oradan oraya atıyordu ağrısından, 5 dakika uyuyup ağlaya ağlaya uyandı hep. Sürekli istifra etti. Sabah telaşla çocuk doktorumuz Merve hocayı aradım, insanın şaşkınlığı işte unuttum izin günü olduğunu sabah sabah kabusu oldum :( Sakin ol telaşlanma dedi tabi de devam ederse hastaneye götür dedi. Edremit Körfez Hastanesi'ne götürdüm apar topar, kafasını kaldıramıyordu zavallım. Acilden girdik ama çocuk servisine yönlendirdiler, ya sabır dedim gittim 10 dakika kayıt yaptırabilmek için bekledim neyse bulduk randevu da girdik beyefendinin odasına. Kendisi Profesör! Doruk'un 11. ay muayenesi için de kendisi denk gelmişti, bezle tartmıştı çocuğu öyle bi muayeneydi işte.. Problemimizi anlattım, süt ve çoklu gıda alerjisinin olduğunu, ilaç veremediğimi, o an su bile içemediğini söyledim. Hiç abartısız en fazla 5 dakika muayene etti, ishal ve ateşi olmadığı için tahlile gerek duymadı ve sepet havası! Haa bir de süt ver dedi(anne sütü değil, pastorize süt!). İşte bu kadar iyi dinlemişti beni ve alerji hikayemizi. Bulantısı kesilsin diye fitil verdi, verdi de ben ne çocuk doktorumuza ne de alerji için gittiğimiz hocamıza sorup onaylarını almadan 1 adım bile atmadım. Aylardır alerji ile boğuşuyoruz, tek bir ilacın bizi alt üst etmesini istemem...
Eve geldik Doruk'ta devam ediyor istifra durumu, fitil de işe yaramadı, fazlası da sıvı kaybı olacak yine aynı hastanenin aciline bu defa. Bir çocuk doktoru ki ah ahh.. Bir posta da ona anlattım alerji hikayemizi ve "seruma ilaç katılmasın lütfen" dedim. "Benim işime karışma, şimdi sizi gönderip sabah bakan doktor da baksın diyebilirdim" dedi, bu ne kendine güven yaaa, maşallah! Yine bir ya sabır çektim de oğlumun serumunu bekledim.. Çocukluğumdan bildiğim hemşire Emine abla vardı, oradaymış o da, Allah razı olsun ondan.. Neyse, acildeki doktor diyordum, Doruk bir kez de orada istifra edince yoğurt ver dedi bana.. Şaka gibi ya yoğurt ver, yoğurt diyo! Ah ne güzel dinlemiş beni, işine karıştırmıyor ama yoğurdu yediriyo, ohhh afiyet bal şeker olsun.. Cacık da yapalım, misss..
Sinir bozukluğuyla eve geldik gece olmuş saat bilmem kaç, Doruk yine çıkarttı.. Ertesi gün yine hastane yine prof amca.. Aaa sen hala kusuyo musun dedi, evet kusuyor ve bizim takiplerimizi yapan doktorumuz şu şu şu tahlillerin yapılmasını istiyor dedim. Çünkü kendisi o kadar ilgisiz, alakasız, snob biri ki.. Neden, kendisi sizi İstanbul'dan mı tedavi edecekmiş, buradaki doktorlara güvenmiyor musunuz, o zaman ona sorun sorularınızı, her kusarak geleni yatırsak ohoooo hastanede yer kalmaz diye sıraladı ve bende film koptu.. Evet sizlere hiç güvenmiyorum çünkü benim sapasağlam babaannem o hastaneye gelip tabutla çıktı, neden çünkü umursamaz bir doktorun bayramda babaannemi umursamaması yüzünden.. Ağır bir ilacı doğru düzgün anlatmadan verip de ve de yan etkileriyle ilginmediği için.. Yine neden güvenmiyorum biliyor musun, ben bi tarafımı yırta yırta bu çocuğun alerjisi var, ateşlense de ilaç veremiyorum bla bla bla diye anlatıp da sen bana süt ver diyorsan öğren de gel derim sana! Yatıracaksın arkadaş, benim canım kafasını kaldıramıyor orda, sen benimle dalga geçer gibi ohoooo her geleni diyorsun.. Ne diyorsun sen ya?? Gözüm dönünce annemi susturmaya çalışıyo bir de.. Bu kadar terbiyesizlik olmaz.. Ha bu arada İstanbul'dan mı tedavi edecek demiştin ya, zamanında Amerika'dayken tedavi etmişti Doruk'u, İstanbul mesafesi ne ki.. Emin ol senden daha iyi tedavi ediyor! Yatışımız yapıldı, koğuş gibi bir yere gönderdiler bizi, günü birlik yatış yerimiymiş neymiş.. Sağlam olsan hasta çıkarsın yani.. 1 saate yakın çocuk hemşiresi bekledik gelsin de damar yolu açsın diye, önceden randevuyla oluyor herhalde damar yolu açmak da! Neyse akıl ettiler de bizi bi oda buldular çok şükür, Cuma günü yattık hastanede, Doruk'un serumla uyuma benim uyumama maceram başladı tabi.. Gece 2 saat uyudum, annem uyanıktı o sırada hemşire gelip serum değiştirdi. Sabah 06:30-08:00 arası yine uyudum ve yine hemşire geldi, kesin benim için ne rahat anne beee bütün gece uyudu da anneanne bütün gece ayaktaydı diye dedikodumu yaptılar :) Düşünüp düşünüp buna gülüyorum.. Doruk yine istifra etti tabi, o ayrı..
Cumartesi günü çıktık hastaneden, iyi görünüyordu da Pazar günü kabus geri döndü, ishalle birlikte hem de.. Merve hocayla konuşuyorum bi yandan, sakinleştirmeye çalışıyor beni ama çocuk kafasını kaldıramıyor ki ne sakinliği bende.. Devam ederse getir İstanbul'a dedi ve bitmedi istifralar.. Tekrar Körfez Hastanesi ve tekrar çok bilmiş doktorları çekemeyecektim.. Ağladım, çok ağladım oturdu da göz yaşlarımı sildi benim oğlum..
Ben ona kıyamadım, o bana..
Ah kuzum dedim, sen bir iyileş bir daha çığlık atmana kızmayacağım, seni susturmaya çalışmayacağım.. Ne zormuş ya evladının hasta olması, elinden bir şey gelmemesi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder